Eylül ayı ile birlikte öğrencilerimiz için eğitim yaşamlarında yeni bir başlangıç olan ortaokula geçiş dönemi başlayacak.

İçinde birçok değişim barındıran bu dönemde çocukların akademik yaşamlarında sorumluluklarının artması, beklentilerin yükselmesi, tek öğretmenin sınırlarından çıkıp çoklu öğretmen ilişkisinde denge kurma çabası ve aynı zamanda liselere geçiş sınav sürecinin de başlangıcını temsil eden bir dönemle tanışacaklar.

Sosyal ve duygusal gelişim alanlarında ise akranlarıyla ilişkilerinde yeni paylaşımlar oluşturma, güçlü ilişkiler kurarak kendini bir gruba ait hissetme, duyguların yoğunluğunda artış ve dalgalanmalar, bağımsız olma isteği ve çevresindeki diğer kişiler tarafından anlaşıldığını hissetme gibi önemli ihtiyaçları bulunur.

Bu değişim sürecinde ebeveynleri tarafından hoşgörü ile karşılanmaları ve anlaşıldıklarını hissetmeleri çok önemli. Dolayısıyla öğrencilerimizin hayatındaki yetişkinlerin rolü büyük önem taşıyor.

Peki, bu süreçte ebeveyn olarak tutumumuz nasıl olmalı?

  • Ebeveyn olarak öncelikle çocuğunuzun ergenliğe geçiş döneminde olduğunu ve tutumlarında birtakım farklılıklar olabileceğini kabul etmelisiniz. Onun içinde bulunduğu psikolojik durumu anlayıp empati ile yaklaşırsanız çocuğunuzla iletişim kurmanız ve iş birliği yapmanız daha kolay olacaktır.
  • Aile içi iletişimde çocuğunuzla mutlaka göz teması kurarak jest ve mimiklerinizle çocuğunuzu anladığınızı hissettirin. Çocuklar yaşadıkları her yeni deneyimde desteğinizi hissetmelidir. Bunun yolu iletişimde eleştiren yargılayan bir dil kullanmadan destekleyici bir tutumla çocuğunun yanında duran ve çocuğunu koşulsuz sevip kabul eden bir yaklaşımla mümkündür.
  • Ebeveyn ile çocuk arasında güvene dayalı bir ilişki olmalıdır. Bu güvenin en önemli temeli de ebeveyn ve çocukların birbirlerine karşı dürüst ve açık iletişimde olmasıdır. Ebeveynlerin çocuklarına karşı dürüst ve destekleyici olması çocuklarının da karşılaşacakları her türlü deneyimde bu şekilde bir tutum sergilemelerini sağlar.

 

PDR. Gülmen Tümer